KORKUNUN HAKİMİYETİ
Mike Staver
HEPiMiZ KORKAR YA DA korkuyu hissederiz. Önemli olan; korkuya nasıl tepki verdiğimizdir.
Cesur insanlar yüzleşmeleri gereken şeylerle yüzleşir yapmaları gereken şeyleri yaparlar. Oysa korkaklar mazeretler üretir ve kolay yolu seçerler. Gizli korkular, genellikle belirleyici ve kesin eylemlerde bulunmamızı engeller. Cesaretinizin açıklık ve farkındalıktan geldiğinden emin olun ve korkunun kararlarınızı etkilemesine izin vermeyin. Olumlu ve ilham veren bir yollu ya da negatif ve ruh ezici bir yollu tercih etmek tamamen aldığınız kararların netliğine bağlıdır. Korku netliği belirsizleştirir. Eğer aşağıdaki ifadeler ya da durumlar sizin için geçerli ise korkunun hâkimiyetinde olabilirsiniz:
• Sık sık kolay çıkış yollarına varlığını bilmiyormuş gibi davranırsınız. Harekete ya da eyleme geçmeniz gereken zamanı da bilmiyormuş gibibaşvurulur. Kararlı ve cesur adımlar atmaktan kaçınırsınız çünkü bu tür eylemler size kendinizi rahatsız hissettirir. Daha sonra ise yapmanız gereken şeyi neden yapmadığınıza dair bahaneler bulursunuz. Bu tür bahaneler korkunuzu indirger. Bu, kısa vadede, eyleme geçmekten ya da gerekli adımları atmaktan kaçınmanın kolay yoludur. Fakat aynı zamanda bu tutum sıradanlık ve hareketsizliğe giden emin bir yoldur. Unutulmamalı ki planlar, hedeşer ve irade sizi sonuçlara götürmek için yeterli değildir. Sonuca ulaştıran tek şey eyleme geçmektir.
• Gerçekte bildiğiniz şeyleri bilmiyormuş gibi davranırsınız. Riskten kaçınmak için eldeki fırsatların davranırsınız. Bu minvalde davranarak içinde bulunduğunuz anda itibariyle sıkıntıdan kaçınmış olup kendinizi de iyi hissedersiniz. Fakat bu davranış şekli ileriki zamanda size pahalıya patlayacaktır. Gerekli olduğu halde atılmayan adımlar ya da yapılmayan eylemler kişiye daima pahalıya patlar. Bu nedenle alınması gerekli olan zor kararları mutlaka almalısınız.
• ‘Parlak top’ sendromu kurbanısınızdır. Bu sendrom, bir şey üzerinde odaklanmanız gerektiği halde, çevrenizdeki yeni ya da parlak bir şey tarafından dikkatinizin kolaylıkla dağılması olarak tanımlanır. Örneğin; ciddi bir proje üzerinde çalışmanız, tüm dikkatinizi bu proje üzerinde toplamanız gereklidir. Bunu başardığınız bir anda çevrenizdeki bir unsur tarafından dikkatiniz hemen kolaylıkla dağılır. Dikkatinizi dağıtan bu unsur, bir mail, telefon ya da acil bir iş olabilir. Böyle bir durumda, yaptığınız işten hemen kurtulmak tabir-i caiz ise sıvışmak için dikkatinizi dağıtan unsurun, diğer değişle ‘parlak topun’ ardından gidersiniz. Bu durumunuzdan da şikayetçi olmayıp hiçbir şey söylemezsiniz çünkü yapmanız gereken şey sizin için zor, tatsız ve endişe üreten bir iştir. Kısacası yaptığınız iş sizin için bir korku kaynağıdır. Oysa herkes yaptığı işle meşgul kalabilir. Bunun için yani dikkatin toparlanması ve öncelikli görevlerin üstlenmesi için cesaret gerekir.
• Sizi geride bırakan ve ağırlaştıran sebebin ne olduğunu görmezden gelirsiniz. Bazı politikalar, insanlar ya da düşünce şekilleri sizin geride kalmanıza neden olabilir. Bu durumda kendinize şu soruları sorun: “Beni ağırlaştıran, ilerlememe engel olan ne yapıyorum ya da neyi yapmıyorum? Bir karar almayı ya da bir engeli kaldırmayı reddediyor muyum? Böyle bir durumda cesur olun. Engelleri ortadan kaldırabilir ve sizi üretken, kararlı ve dikkatli kılan şeyler için çabalayabilirsiniz.
• Aklınızı ve içgüdülerinizi dengelemeyi reddedersiniz. Bu denge, uygun bir analiz için hem gerçekleri hem de sezgileri gerektirir.
insanın hayatını etkileyen kararlar hem aklı hem içgüdüleri gerekli kılar. Bu da sizin atağa geçmeniz için hem akla hem de içgüdülere ihtiyaç duyduğunuzu kanıtlar.
• Genellikle “Ben daha tam hazır değilim” bahanesinin arkasına gizlenirsiniz. Hazır olmak için gereğinden fazla zaman harcarsınız. Daha fazla değerlendirme yapmak için bir komite ya da görev gücü oluşturursunuz. Kısacası, aşırı hazırlanmak korkunun bir sonucu olarak ortaya çıkar. Sürekli hazırlanarak eyleme geçeceğiniz gerçek zamanı ertelersiniz. Tabi ki hazır ve hazırlıklı olmalısınız. Fakat “Henüz hazır değilim” bahanesinin arkasına gizlenmeyi bırakın. Bir noktada artık yeter deyin ve koşullar mükemmel olmadığı zaman bile harekete geçin. Mükemmelliğin olmayışına ve azıcık bir kaosa katlanmak için cesur olun. Dağınık ve hızlı olmak mükemmel ve yavaş olmaktan daha iyidir.
• Geleceğin ya da geçmişin lehine davranmak için bugününüzden vazgeçersiniz. Yaşadığınız anda tamamen var olabilmek cesaret ister. Dün yani geçmişte neler olduğuna ya da yarın yani gelecekte neler olacağına dalıp gitmemek, orada kaybolmamak ve bulunduğunuz anı yaşamak disiplin gerektirir. Endişe, beklenti, pişmanlık ve umut, sizi tamamen cesaretli bir şekilde liderlik etkilerini tecrübe etmekten yoksun bırakan zihinsel süreçlerdir. Eğer bugününüzü, dünün hatıraları ve yarının endişeleriyle heba ederseniz, hayatınızın şimdisinde neler olduğunu kaçıracak, farkına varamayacaksınız.
• Sadece, fikirleriniz ya da inançlarınızı destekleyen bilgileri görür, diğer taraftan onlarla çelişen bilgileri ise görmezden gelirsiniz. Eğer birisinin sizden nefret ettiğine inanıyorsanız, sadece sizin bu düşüncenizi ve izleniminizi destekleyen davranışları görürsünüz. Eğer bazı konularda kötü olduğunuzu kabul edecek olursanız, bunun kanıtlarını da göreceksinizdir. Aksi durumda, sizinle ya da düşüncenizle çelişen kanıtları ortaya koyma konusunda kör olursunuz. Diğer olasılıkları görmezseniz
eğer, eyleme geçemezsiniz.
• Sürekli başkalarını suçlarsınız. Bu enerjinizi tüketen ve zor durumlar ya da insanlarla baş etme
amacına zarar veren bir yöntemdir. Birilerini suçlamak sizi kurban pozisyonuna getirir. Bu nedenle, daha sonra, bu durumunuzu değiştirmek için gerekli adımları atmayacak, yapmanız gerekenleri yapmayacaksınız. Kısacası, kötü bir adam seçecek ve tüm problemlerin sebebi olarak onu göstereceksiniz. Adeta bir günah keçisi belirlemiş olacaksınız. Nihai olarak yaşamınızın, düşüncelerinizin ve eylemlerinizin sonuçlarından sorumlu olduğunuzun bilincinde olmak, başkalarını suçlamayı tercih eden insanlar tarafından asla tecrübe edilemeyecek bir özgürlük alanı ve seviyesi yaratır. Bunu başardığınızda; bu tutumunuz eylemlerinizi gerçekleştirmeniz için sizi güçlü kılacaktır. Bundan dolayı, başkalarını suçlamayı ve bahane bulmayı bir kenara bırakın.
• Aşırı derecede onaylayıcısınızdır. Eğer herkesi herhangi bir şey için över ya da teşvik ederseniz sizin vereceğiniz onay anlamını yitirir. Hatta onaylama konusunda aşırıya kaçarak bu konuda coşabilir ve diğer davranışlarınızla tutarsız olan sahte onaylamalara sebebiyet verebilirsiniz. Bu yaklaşımların ikisi yapay ve güveni sarsan durumlardır. Bu, içten bir samimiyetten, dürüst bir konuşmadan ve yüzleşmeyi gerektiren geri bildirimlerden korktuğunuz anlamına geliyor.
• Başarıyı değil çabayı ödüllendirirsiniz. Beklentiler konusunda çok yumuşak olmak ve sadece elinizden geleni yapın demek bir hatadır. İnsanlar, sadece sizin teşvikinizle başarılı olmayacaktır. Bazı insanların performanslarını sürdürmesi ve başarı dışındaki herhangi bir şeyi kabul etmeyi reddetmesi gerekir. Bunun için ise beklenen sonuçları ve beklentilerinizi karşılamayan sonuçları önceden tasarlayın. Bu sonuç odaklı yani başarı odaklı olmayı getirir.
• Başka insanlar için problem çözersiniz. Başkaları için daha fazla çözüme bulaştığınız sürece size bağlı olan daha fazla insan olacaktır. Onlar, sizin gelip sorunları çözeceğinizi bildiği sürece, çözüm için sizi bekleyeceklerdir. Ayrıca çözüm için onlara güvenmediğinizi hissedecekler. Endişenizi kontrol edin ve diğerlerinin gerekeni yaparak işin üstesinden geleceğine inanın.
• Zihinsel karmaşa, farkında olmayı, farkındalık yaratmayı engeller. Daha fazla korktukça daha fazla yapmayı denersiniz. Daha fazla yapmayı denediğinizde, daha obsesif olursunuz. Korkunuzun sizi terk etmesine bir kez olsun izin verdiğinizde, bazı gereksiz ve aşırı aktiviteleri azaltabilir ve size ilham veren, sizi canlandıran şeyleri yapmak için kendinize zaman ayırabilirsiniz. Endişe, bilincinizin derinliklerinde var olduğunu bildiğiniz şeyleri yapmamanızdan ve yetersiz kararlarınızdan kaynaklanır. Endişenin, ailenize, arkadaşlarınıza ve hayatınızı anlamlı ve değerli kılacak ilgi alanlarına harcayabileceğiniz enerjiye kanalize edilmesi gerekir. Endişe korkudan kaynaklanır. Korkunun ise kişileri nasıl yönlendirebildiğini, onlara neler yaptırabildiğini veya düşündürebildiğini yukarıda göstermeye çalıştık. Burada asıl vurgulamak istenen; korkuların kaynağını göstermek ve bunların üstesinden gelmek için cesur olmak ve korkusuzca eyleme geçmek gerektiğidir. Unutmayın ki; liderlik korkaklar için değildir!
Mike Staver, antrenör, konuşmacı ve “Leadership Isn’t for Cowards (Wiley)”ın yazarı.
Cesur insanlar yüzleşmeleri gereken şeylerle yüzleşir yapmaları gereken şeyleri yaparlar. Oysa korkaklar mazeretler üretir ve kolay yolu seçerler. Gizli korkular, genellikle belirleyici ve kesin eylemlerde bulunmamızı engeller. Cesaretinizin açıklık ve farkındalıktan geldiğinden emin olun ve korkunun kararlarınızı etkilemesine izin vermeyin. Olumlu ve ilham veren bir yollu ya da negatif ve ruh ezici bir yollu tercih etmek tamamen aldığınız kararların netliğine bağlıdır. Korku netliği belirsizleştirir. Eğer aşağıdaki ifadeler ya da durumlar sizin için geçerli ise korkunun hâkimiyetinde olabilirsiniz:
• Sık sık kolay çıkış yollarına varlığını bilmiyormuş gibi davranırsınız. Harekete ya da eyleme geçmeniz gereken zamanı da bilmiyormuş gibibaşvurulur. Kararlı ve cesur adımlar atmaktan kaçınırsınız çünkü bu tür eylemler size kendinizi rahatsız hissettirir. Daha sonra ise yapmanız gereken şeyi neden yapmadığınıza dair bahaneler bulursunuz. Bu tür bahaneler korkunuzu indirger. Bu, kısa vadede, eyleme geçmekten ya da gerekli adımları atmaktan kaçınmanın kolay yoludur. Fakat aynı zamanda bu tutum sıradanlık ve hareketsizliğe giden emin bir yoldur. Unutulmamalı ki planlar, hedeşer ve irade sizi sonuçlara götürmek için yeterli değildir. Sonuca ulaştıran tek şey eyleme geçmektir.
• Gerçekte bildiğiniz şeyleri bilmiyormuş gibi davranırsınız. Riskten kaçınmak için eldeki fırsatların davranırsınız. Bu minvalde davranarak içinde bulunduğunuz anda itibariyle sıkıntıdan kaçınmış olup kendinizi de iyi hissedersiniz. Fakat bu davranış şekli ileriki zamanda size pahalıya patlayacaktır. Gerekli olduğu halde atılmayan adımlar ya da yapılmayan eylemler kişiye daima pahalıya patlar. Bu nedenle alınması gerekli olan zor kararları mutlaka almalısınız.
• ‘Parlak top’ sendromu kurbanısınızdır. Bu sendrom, bir şey üzerinde odaklanmanız gerektiği halde, çevrenizdeki yeni ya da parlak bir şey tarafından dikkatinizin kolaylıkla dağılması olarak tanımlanır. Örneğin; ciddi bir proje üzerinde çalışmanız, tüm dikkatinizi bu proje üzerinde toplamanız gereklidir. Bunu başardığınız bir anda çevrenizdeki bir unsur tarafından dikkatiniz hemen kolaylıkla dağılır. Dikkatinizi dağıtan bu unsur, bir mail, telefon ya da acil bir iş olabilir. Böyle bir durumda, yaptığınız işten hemen kurtulmak tabir-i caiz ise sıvışmak için dikkatinizi dağıtan unsurun, diğer değişle ‘parlak topun’ ardından gidersiniz. Bu durumunuzdan da şikayetçi olmayıp hiçbir şey söylemezsiniz çünkü yapmanız gereken şey sizin için zor, tatsız ve endişe üreten bir iştir. Kısacası yaptığınız iş sizin için bir korku kaynağıdır. Oysa herkes yaptığı işle meşgul kalabilir. Bunun için yani dikkatin toparlanması ve öncelikli görevlerin üstlenmesi için cesaret gerekir.
• Sizi geride bırakan ve ağırlaştıran sebebin ne olduğunu görmezden gelirsiniz. Bazı politikalar, insanlar ya da düşünce şekilleri sizin geride kalmanıza neden olabilir. Bu durumda kendinize şu soruları sorun: “Beni ağırlaştıran, ilerlememe engel olan ne yapıyorum ya da neyi yapmıyorum? Bir karar almayı ya da bir engeli kaldırmayı reddediyor muyum? Böyle bir durumda cesur olun. Engelleri ortadan kaldırabilir ve sizi üretken, kararlı ve dikkatli kılan şeyler için çabalayabilirsiniz.
• Aklınızı ve içgüdülerinizi dengelemeyi reddedersiniz. Bu denge, uygun bir analiz için hem gerçekleri hem de sezgileri gerektirir.
insanın hayatını etkileyen kararlar hem aklı hem içgüdüleri gerekli kılar. Bu da sizin atağa geçmeniz için hem akla hem de içgüdülere ihtiyaç duyduğunuzu kanıtlar.
• Genellikle “Ben daha tam hazır değilim” bahanesinin arkasına gizlenirsiniz. Hazır olmak için gereğinden fazla zaman harcarsınız. Daha fazla değerlendirme yapmak için bir komite ya da görev gücü oluşturursunuz. Kısacası, aşırı hazırlanmak korkunun bir sonucu olarak ortaya çıkar. Sürekli hazırlanarak eyleme geçeceğiniz gerçek zamanı ertelersiniz. Tabi ki hazır ve hazırlıklı olmalısınız. Fakat “Henüz hazır değilim” bahanesinin arkasına gizlenmeyi bırakın. Bir noktada artık yeter deyin ve koşullar mükemmel olmadığı zaman bile harekete geçin. Mükemmelliğin olmayışına ve azıcık bir kaosa katlanmak için cesur olun. Dağınık ve hızlı olmak mükemmel ve yavaş olmaktan daha iyidir.
• Geleceğin ya da geçmişin lehine davranmak için bugününüzden vazgeçersiniz. Yaşadığınız anda tamamen var olabilmek cesaret ister. Dün yani geçmişte neler olduğuna ya da yarın yani gelecekte neler olacağına dalıp gitmemek, orada kaybolmamak ve bulunduğunuz anı yaşamak disiplin gerektirir. Endişe, beklenti, pişmanlık ve umut, sizi tamamen cesaretli bir şekilde liderlik etkilerini tecrübe etmekten yoksun bırakan zihinsel süreçlerdir. Eğer bugününüzü, dünün hatıraları ve yarının endişeleriyle heba ederseniz, hayatınızın şimdisinde neler olduğunu kaçıracak, farkına varamayacaksınız.
• Sadece, fikirleriniz ya da inançlarınızı destekleyen bilgileri görür, diğer taraftan onlarla çelişen bilgileri ise görmezden gelirsiniz. Eğer birisinin sizden nefret ettiğine inanıyorsanız, sadece sizin bu düşüncenizi ve izleniminizi destekleyen davranışları görürsünüz. Eğer bazı konularda kötü olduğunuzu kabul edecek olursanız, bunun kanıtlarını da göreceksinizdir. Aksi durumda, sizinle ya da düşüncenizle çelişen kanıtları ortaya koyma konusunda kör olursunuz. Diğer olasılıkları görmezseniz
eğer, eyleme geçemezsiniz.
• Sürekli başkalarını suçlarsınız. Bu enerjinizi tüketen ve zor durumlar ya da insanlarla baş etme
amacına zarar veren bir yöntemdir. Birilerini suçlamak sizi kurban pozisyonuna getirir. Bu nedenle, daha sonra, bu durumunuzu değiştirmek için gerekli adımları atmayacak, yapmanız gerekenleri yapmayacaksınız. Kısacası, kötü bir adam seçecek ve tüm problemlerin sebebi olarak onu göstereceksiniz. Adeta bir günah keçisi belirlemiş olacaksınız. Nihai olarak yaşamınızın, düşüncelerinizin ve eylemlerinizin sonuçlarından sorumlu olduğunuzun bilincinde olmak, başkalarını suçlamayı tercih eden insanlar tarafından asla tecrübe edilemeyecek bir özgürlük alanı ve seviyesi yaratır. Bunu başardığınızda; bu tutumunuz eylemlerinizi gerçekleştirmeniz için sizi güçlü kılacaktır. Bundan dolayı, başkalarını suçlamayı ve bahane bulmayı bir kenara bırakın.
• Aşırı derecede onaylayıcısınızdır. Eğer herkesi herhangi bir şey için över ya da teşvik ederseniz sizin vereceğiniz onay anlamını yitirir. Hatta onaylama konusunda aşırıya kaçarak bu konuda coşabilir ve diğer davranışlarınızla tutarsız olan sahte onaylamalara sebebiyet verebilirsiniz. Bu yaklaşımların ikisi yapay ve güveni sarsan durumlardır. Bu, içten bir samimiyetten, dürüst bir konuşmadan ve yüzleşmeyi gerektiren geri bildirimlerden korktuğunuz anlamına geliyor.
• Başarıyı değil çabayı ödüllendirirsiniz. Beklentiler konusunda çok yumuşak olmak ve sadece elinizden geleni yapın demek bir hatadır. İnsanlar, sadece sizin teşvikinizle başarılı olmayacaktır. Bazı insanların performanslarını sürdürmesi ve başarı dışındaki herhangi bir şeyi kabul etmeyi reddetmesi gerekir. Bunun için ise beklenen sonuçları ve beklentilerinizi karşılamayan sonuçları önceden tasarlayın. Bu sonuç odaklı yani başarı odaklı olmayı getirir.
• Başka insanlar için problem çözersiniz. Başkaları için daha fazla çözüme bulaştığınız sürece size bağlı olan daha fazla insan olacaktır. Onlar, sizin gelip sorunları çözeceğinizi bildiği sürece, çözüm için sizi bekleyeceklerdir. Ayrıca çözüm için onlara güvenmediğinizi hissedecekler. Endişenizi kontrol edin ve diğerlerinin gerekeni yaparak işin üstesinden geleceğine inanın.
• Zihinsel karmaşa, farkında olmayı, farkındalık yaratmayı engeller. Daha fazla korktukça daha fazla yapmayı denersiniz. Daha fazla yapmayı denediğinizde, daha obsesif olursunuz. Korkunuzun sizi terk etmesine bir kez olsun izin verdiğinizde, bazı gereksiz ve aşırı aktiviteleri azaltabilir ve size ilham veren, sizi canlandıran şeyleri yapmak için kendinize zaman ayırabilirsiniz. Endişe, bilincinizin derinliklerinde var olduğunu bildiğiniz şeyleri yapmamanızdan ve yetersiz kararlarınızdan kaynaklanır. Endişenin, ailenize, arkadaşlarınıza ve hayatınızı anlamlı ve değerli kılacak ilgi alanlarına harcayabileceğiniz enerjiye kanalize edilmesi gerekir. Endişe korkudan kaynaklanır. Korkunun ise kişileri nasıl yönlendirebildiğini, onlara neler yaptırabildiğini veya düşündürebildiğini yukarıda göstermeye çalıştık. Burada asıl vurgulamak istenen; korkuların kaynağını göstermek ve bunların üstesinden gelmek için cesur olmak ve korkusuzca eyleme geçmek gerektiğidir. Unutmayın ki; liderlik korkaklar için değildir!
Mike Staver, antrenör, konuşmacı ve “Leadership Isn’t for Cowards (Wiley)”ın yazarı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder